-
1 vakit kaybetmeden
without loss of time, without delay -
2 vakit
1. выпад. -ktiвре́мяvaktinde — во́время, своевре́менно
vaktiyle — когда́-то, не́когда
vaktini almak — а) занима́ть вре́мя, оторва́ть / отвле́чь, помеша́в де́лать что-л.; б) отнима́ть чьё-л. вре́мя
vakit dar — вре́мени ма́ло
vaktimiz dar — вре́мени у нас ма́ло
vakit geçirmek — быть за́нятым, занима́ть себя́ чем; проводи́ть вре́мя
vakit kazanmak — вы́играть вре́мя
vakit kaybetmeden — не теря́я вре́мени; неме́дленно
vakti olmak — име́ть вре́мя (что-л. сделать)
vaktimiz var — у нас есть вре́мя
vakti olmamak — не име́ть вре́мени
vaktim yok — а) мне не́когда; б) у меня́ нет вре́мени (что-л. сделать, встретиться с кем-л. и т. п.)
vakit saat aramamak — не обраща́ть никако́го внима́ния на вре́мя (будь то день, ночь и т. п.)
vaktimi şaşmamak — быть пунктуа́льным
her vakit — всегда́
hiç bir vakit — никогда́
o vakit — тогда́, в то вре́мя
yemek vakti — обе́денная пора́
2. выпад. -ktişimdi bunun vakti değil — сейча́с не вре́мя для э́того
с формами dık / acak передаёт придаточное предложение времениgeldiği vakit söylerim — когда́ он придёт, я скажу́
gideceğiniz vakti bana haber verin — уве́домьте меня́, когда́ пойдёте
••- vakti hâli yerindevakit nakittir — посл. вре́мя - де́ньги
- vaktler hayrolsun! -
3 vakit
,-kti 1. time. 2. the right time, the time (for doing something). 3. when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came. -iyle 1. at the proper time, in due season, in time. 2. in the past, once, once upon a time. -ini almak /ın/ to take (someone´s) time. - dolmak for a given period of time to be up, come to an end. - geçirmek to pass the time, occupy oneself. -i gelmek /ın/ for (someone´s) hour of death to be at hand. -ler hayrolsun! Good day! - kaybetmeden without losing any time, promptly, at once. - kazanmak 1. to save time. 2. (for someone) to gain time. - nakittir. proverb Time is money. -i olmak to have enough time. -i olmamak not to have enough time. - öldürmek to kill time. -ini şaşmamak to be punctual. - vakit from time to time, at times. -ini yemek /ın/ to take (someone´s) time. -i yerinde well-off, well-fixed, economically comfortable. -
4 терять
kaybetmek,yitirmek* * *несов.; сов. - потеря́ть1) yitirmek; kaybetmekон уже кото́рый раз теря́ет э́тот ключ — bu anahtarı kaçtır yitiriyor
он потеря́л удостовере́ние ли́чности — kimlik belgesini zayi etti
как бы и э́то не потеря́ть! — bu da elden gitmesin!
в толпе́ мы потеря́ли друг дру́га — kalabalıkta birbirimizi kaybettik
теря́ть доро́гу — yolunu kaybetmek / şaşırmak
2) kaybetmek; kaçırmak; olmakтеря́ть зре́ние — göz nurunu kaybetmek
теря́ть друзе́й — dostlarını kaybetmek
теря́ть ме́ру — ölçüyü (elden) kaçırmak
теря́ть контро́ль над кем-чем-л. — birinin, bir şeyin kontrolunu elinden kaçırmak
теря́ть рабо́ту — işten olmak
теря́ть пра́во на что-л. — hakkı düşmek
теря́ть поко́й — rahatı kaçmak
теря́ть терпе́ние — sabrı tükenmek
теря́ть наде́жду — umudunu yitirmek / kaybetmek / kesmek
теря́ть го́лову — aklı başından gitmek
мно́го теря́ешь, е́сли... —...sa kayıptasın / ziyandasın
теря́ть си́лы — kuvvetinden kaybetmek
3) kaybetmekтеря́ть в ве́се — kilo vermek / kaybetmek
су́дно теря́ло ско́рость / ход — gemi yol kaybediyordu
потеря́ть в чьих-л. глаза́х — birinin gözünde itibardan düşmek
4) kaybetmek; yitirmekтеря́ть вре́мя — vakit / zaman kaybetmek / yitirmek
не теря́я вре́мени — vakit kaybetmeden / geçirmeden
не теря́й зря вре́мя — vaktini ziyan etme
мы потеря́ли де́сять мину́т — on dakikamız ziyan oldu
поте́ряно сто рабо́чих дней — yüz işgünü kayboldu / yitti
на э́том де́ле он потеря́л сто рубле́й — bu işte yüz ruble zarar etti
••нам не́чего теря́ть — kaybedecek bir şeyimiz yok
См. также в других словарях:
vakit kaybetmeden — zf. Hemen, derhâl … Çağatay Osmanlı Sözlük
vakit — is., kti, Ar. vaḳt 1) Zaman Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek te. Y. K. Beyatlı 2) Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler Yemek vakti. Şimdi bunun vakti değil. 3) Çağ Vaktin bilginleri. 4) Belirlenmiş olan zaman Kâhya vakit… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaybetmek — i, der, Ar. ġayb + T. etmek 1) Yitirmek Kadın o kadar kan kaybetmiş ki az daha ölecekmiş. M. Ş. Esendal 2) Yenik düşmek, yenilmek Savaşı kaybetmek. Bahsi kaybetmek. 3) Para bakımından zarara girmek Hesapta bu binlerce lirayı kaybetmek ihtimali… … Çağatay Osmanlı Sözlük
DERHAL — f. şimdi, hemen, bu anda, vakit kaybetmeden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük